19 Nisan 2025 12:47

Üniversitelilerin başları fabrikalara dönüyor: Ortak bir geleceğin parçası olarak 1 Mayıs

Bahar aylarında başlayan direnişle hem geleceğini hem de bugünü sahiplenmeye başlayan üniversite öğrencileri, 1 Mayıs’ta işçi sınıfıyla ortak bir gelecek kurma arzusunu da güçlendiriyor.

Üniversitelilerin başları fabrikalara dönüyor: Ortak bir geleceğin parçası olarak 1 Mayıs

Fotoğraf: Evrensel

Hasan Can Bilici
Şeyma Akcan


İstanbul – Bu yıl bahar ayları, üniversite bahçesinde çardağın altında toplanan, ders aralarında plan yapan ve artık yalnızca geleceğini değil, bugünü de sahiplenmek isteyen gençlerin ayak sesleriyle başladı.

İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin adeta öncülük ettiği süreçte birçok öğrenci ilk defa kitlesel bir direnişin içinde buldu kendini. Bu hareketlilik, birçok öğrenci için bir başlangıç, bir sıçrama anıydı. Kimileri için ilk eylemdi; kimileri içinse o politik kırılma noktası... Geleceksiz bırakılmaktan bahseden, kendileri için insanca yaşanılabilir bir hayat talep eden öğrencilerin önünde şimdi 1 Mayıs var. “Üretimden gelen güç” tartışmalarının da etkisiyle kafalarını işçilerden yana dönmeye başlayan gençlik 1 Mayıs alanlarında ortak sorunların ortak nedenlerine işaret ettikleri işçilerle buluşabilecek mi?

Görüştüğümüz İstanbul Üniversitesi öğrencileri, “Direnişten kazançlı çıktık. Hayır, biz yenilmedik. Aksine çok şey kazandık bu süreçte, mücadeleye devam edeceğiz” diyor. “Yıllardır kötüye gittiğini gördüğümüz üniversitenin geldiği yer artık tahammül edilemez bir hal aldı” diyor psikoloji son sınıf öğrencisi. Bir diğeri ise, “Biz burada sadece boykot etmiyoruz; birlikte nasıl bir gelecek istediğimizi konuşuyoruz” diye ekliyor.

"Artık daha az korkuyorum"

Özellikle eylemlerin ilk gününde yaşanan barikat aşma deneyimi, öğrenciler için kendi tabirleriyle “korku duvarının” aşılmasıydı. “Artık daha az korkuyorum” diyor biri. “Bunun yapılması gerektiğini hissediyorum, o yüzden korksam da yapıyorum” diye tamamlıyor başkası. Gözaltı ve tutuklamalarla yaratılan korku iklimi, aile ve okul yönetimlerinin baskılarına karşı bir korku eşiği atladıklarını anlatan öğrenciler, “Ailem tembihliyordu, asla katılmamı istemiyorlardı. Başta çok katılardı bu konuda ama aslında bu süreç onlar için de dönüştürücüydü. Evet korkuyorlar ama bir süre sonra babamı politik görüşüne hiç uymadığı halde benim paylaştıklarımı sosyal medyada paylaşırken gördüm” diyor.

"Biz de işçileştik"

Bu sürecin içinde giderek belirginleşen bir başka ortaklık da öğrencilerin işçi sınıfıyla kurdukları ilişkiydi. Öğrencilerden biri, “İşçilerle öğrenciler arasındaki fark kapanıyor. Çünkü biz de işçileştik artık” diyor. Eskiden mezuniyet sonrası bir geleceğe dair umut taşıyan öğrenciler, şimdi üniversite sıralarındayken garsonluk yapıyor, staj adı altında ücretsiz çalışıyor. Psikoloji bölümü öğrencilerinden biri, “Bizim meslek yasamız bile yok. Ücretsiz staj yapıyoruz, ardından da düşük maaşlı, güvencesiz işlere giriyoruz. Ama kimse bizi işçi olarak görmüyor” diyor. Bu farkındalık, 1 Mayıs’a dair düşünceleri de şekillendiriyor. Artık 1 Mayıs, yalnızca bir dayanışma günü değil; kendi hayatlarına ve taleplerine dair söz söyleme günü olarak görülüyor. “Sadece pankart taşıyan değil, bu sürecin öznesi olan insanlar olmak istiyoruz” diye ifade ediyorlar.

Daha kalabalık, daha örgütlü bir 1 Mayıs

Peki ne yapmalı? Nasıl bir 1 Mayıs? Bu da öğrenciler arasında hararetle tartışılan bir mesele. Kimisi, kendi deyimleriyle ‘güvenli’ etkinliklerle daha fazla arkadaşını çekmeyi öneriyor; kimisi sendikalarla temas kurmaktan bahsediyor. “Biraz politik bir festival gibi yapmalıyız ki gelenler bir şey hissetsin” diyor biri. Ama herkesin ortaklaştığı nokta şu: Bu yıl 1 Mayıs’a daha kalabalık, daha örgütlü ve daha anlamlı bir şekilde gitmek istiyorlar.

Görüştüğümüz gençler arasında 1 Mayıs’a hayatlarında ilk defa katılacak olanlar da var. Öğrencilerin de tabiriyle “İşçi sınıfının talepleriyle öğrencilerin talepleri arasındaki çizgiler silikleşti.” Herkes aynı belirsizliğin içinde, aynı geleceksizlikle baş etmeye çalışıyor. Bu ortaklık uzun yıllar sonra kampüslerdekilerin başlarını fabrikalara, fabrikalarda yaşananlara çevirmesinin ilk adımı oluyor. Bu yönelişi beslemek işçilerle gençleri yalnızca yan yana getirmeyecek, birlikte bir gelecek kurma arzusunun da temelini oluşturacak.

Evrensel'i Takip Et